www.filebekcisi.com
Filebekcisi - Futbol Ve Hayatımızdaki Etkileri
Ana Menü
  Ana Sayfa
  Antrenman Bilgisi
  Kaleci Teknikleri
  Kaleci Antereman Videoları
  Antreman Dirilleri
  Süper Lig Kalecileri
  Yalnız Bir Adam
  Çocuk Ve Spor
  Spor Psikolejisi
  Sporcu Sakatlıkları
  Beslenme
  Basit Kaleci Hataları
  Kaleci Haberleri
  Spor Haberleri
  Futbol Kuralları
  Takım Logoları
  4 Büyük
  Spor Dalları
  Futbol Sahası Ve Olimpik Atletizm
  Futbol Ve Hayatımızdaki Etkileri
  Linkler
  Kupalar
  Kaleci Eldiveni
  Futbol Topu
  Tekmelik
  Kramponlar
  Oyunlar
  Fıkralar
  Markalar
  Komik Resimler
  Maç Tablosu
  Atatürk Köşesi
  Dinimizi Öğreniyorum
  Statlar
  Futbol Ata Sözleri
  Teknoloji Haberleri
  Extralar
  Extralar 2
  Arama Motoru
  Arşiv
  Chat
  Canlı Radyo
  Canlı Televizyon Yayını
  Ziyaretşi defteri

www.filebekcisi.com

 



Futbol ve Hayatımızdaki Etkileri

                                                                               
Bu yazımız futbol üzerine. Geçtiğimiz yıllarda giderek hayatımızdaki önemi artan futbol, yaşantımızı nasıl etkiliyor. Bu konuda biraz inceleme yapalım ve bakalım ve görelim, neler hissedeceğiz.
Futbolun ne zaman oynanmaya başladığını bilmesen de nasıl oynandığı konusunda ve hangi bileşenler oluştuğu konusunda, benim de hepiniz kadar bilgim var diye düşünüyorum.
Futbolda saha var ve genellikle yeşil renkte üzerinde yetiştirilen çimlerden dolayı. Bu sahanın kısa kenarlarının tam ortasında kaleler var ve kaleler uzayı sınırlamakta. Daha doğrusu uzay ikiye bölünmüş durumda. Kalenin içinde kalan uzay ve kalenin dışında kalan uzay. Kalenin içinde kalan uzay çok önemli ve nedenini daha sonra izah edeceğim. Sahada çizgiler var ve bu çizgiler ikiye ayrılmakta. Sahanın içinde yer alan çizgiler ve saha kenarında yer alan çizgiler. Sahanın kenarında yer alan çizgilerin önemli özelliği top için bir duvar teşkil etmesi. Top bu çizgileri havadan veya yerden aştığı anda oyun durmakta. 
Futbolda oyuncular ve hakem var, oyuna aktif olarak katılan. Hakem, iki yardımcısı ile kuralların uygulayıcısı. Oyunun belirlenen kurallar içinde oynanmasını sağlamakta. Oyuncuların görevi ise kalelerini korumak ve rakip kale direklerinin belirlediği uzay içine topu atmak. Bunu kolaylıkla sağlayabilmek için görev bölümü yapılmış durumda, defans oyuncuları, orta saha oyuncuları ve hücum oyuncuları ve çeşitli taktiklerde oyuncuların yerleşimini belirliyor.
Antrenör, oyuncuları maça hazırlıyor ama maç içinde oyuncu değiştirme hakkı 3 ve galibiyete katkıda bulunmaya çalışıyor. Çoğu sporda böyle olmamasına rağmen, futbolda üç sonuç var. Mağlup olmak, galip gelmek ve beraberlik. Teniste, voleybolda, basketbolda, masa tenisinde sadece iki sonuç var. Futbolda basketbol gibi zamana bağlı bir oyun ve 45 dakikalık iki devre halinde oynanmakta. Yeni kurallarda duraklamalarda oyuna dahil ediliyor.
Hakemler oyun sırasında kurallara uymayan sporculara, önce sarı kart ve hataya devam ettiğinde kırmızı kart göstererek oyun dışında bırakmakta. Hakemin bir özelliği karar vermesi ve bu kararı verdikten sonra ne kadar ısrar edilirse edilsin dönmemesi. Bu şekilde bakıldığında hakem sahadaki yönetici. Oyuncular ise yönetilenler ve tek amaçları galip gelebilmek.
Bu şekilde futbolu açıkladıktan sonra şimdi bunun bizim hayatımız üzerindeki etkisine bakalım. Çoğumuz bir futbol takımını tutuyoruz ve taraftarlar arasından bazıları maçlara sürekli olarak gidiyor. Maçlarda seyircilerin durumları daha farklı çünkü oyuna tezahürat yapmak, takımlarını desteklemek dışında herhangi bir katkıları yok. Hakemin kararlarını değiştirmeleri mümkün değil. Bu açıdan bakıldığında futbol demokratik bir oyun değil, çünkü çoğunluğun istediği sonuçlar ortaya çıkmıyor. Bu durumda hakemin özel hayatı ile ilgili yorumlar yapmaya başlanıyor, hakemin yanlış karar verdiği düşünüldüğünde.
Böylece yöneten ve yönetilenin var olduğu bir durumda, seyirciler yada taraftarlar farkına varılmadan yönetilmekte. Antrenör ve yöneticilerin ise oyuna aktif bir katkıları yok. Bir savaş mantığı içinde düzenlenen futbol oyununda antrenör oyuncularını savaşa hazırlar gibi antrenman yaptırıyor ve onların en güçlü hali ile ve taktiği en iyi uygulayacakları şekilde sahaya çıkarıyor. Yöneticiler ise kolayca galip gelmek için yetenekli ve meşhur futbolcuları, antrenöründe isteği doğrultusunda takımlarına dahil etmek için para temin etmeye çalışıyor.
Böylece bakıldığında futbolcular başarıları ölçüsünde büyük transfer ücretleri alıyor. Antrenörler de maddi olarak önemli paralar kazanıyor. Yöneticiler ise yönettikleri takımın taraftar sayısına bağlı olarak prestij ve ün sahibi oluyor. Hakemlerinde maçları yönettiği için kazandığı paralar var. Taraftarlar ve seyirciler ise maçları izlemek için para ödemek durumundalar. Aynı şekilde yapılan naklen yayınlar içinde izleyiciler para ödemekteler.
O halde neden takım tutuyoruz. Sonuçta maddi olarak başkalarına kazanç sağlayan bir durumdan biz ne kazanıyoruz. Hangi seviyelerde takım tutabiliriz ya da takım tutuyoruz.
'Damarımı kessen sarı kırmızı akar' diyen birisi ile 'Ben Galatasaraylıyım' diyen bir kişi arasında da fark olsa gerek. 'Takımım yenilse de üzülmem' diyen bir kişi daha farklı bir durumu ifade etmekte.
Bizler genellikle ait olma duygusu ile, futbolcuların hayatına duyduğumuz özlem dolayısı ile ya da hayatımızdaki boşlukları doldurmak için takım tutmaktayız. Bunun dışında da yüzlerce neden sayılabilir. Ancak boşlukları doldurmak için takım tutmamız en çok rastlanılan bir durum diye düşünüyorum. Bunun karşılığında ise çeşitli duygusal durumları maç seyrederken ve maçtan sonra yaşıyoruz. Çünkü galibiyetin karşılığı başarı, mağlubiyet ise başarısızlık olarak algılanıyor kendimiz tarafından ve hiçbir katkımız olmamasına rağmen. Toplumsal olarak ise başarıya ihtiyacımız inanılmaz. Kendi hayatımızla ilgili verilen yanlış kararlara hiç tepki göstermezken, takımımız için verilen yanlış kararlara büyük tepkiler gösteriyor ve maç bittikten sonra da olay çıkarmaya devam ediyoruz.
Topun kendi kalemizden içeri girmesi bizi yaralıyor ve acı veriyor, rakip kaleye girmesi ise bizi mutlu ediyor. Oyun sırasında futbolcularım yaptığı hareketlerin güzelliği veya yanlışlığı hakkında hemen karar veriyor ve yorumluyoruz. Böylece rakip kaleye giren gol kendimizi aslan gibi hissetmemizi ve kendi kalemize giren gol ise kuzu gibi hissetmemizi sağlıyor. O zaman Pascal'ın sözünü şöyle değiştirebiliriz buna hiç katılmasamda. 'İnsan Maç Seyreden Hayvandır'. 'İnsan MaçYapan Hayvandır'.
Kalemiz korunmak zorunda ve hayatta da koruduğumuz değerlerle özdeşleştiriyoruz kaleyi farkında olmadan. 'Top rakip kaleden içeri girdi' demek yerine 'Geçirdik' dememiz bundan kaynaklanıyor ama bunu söylediğimiz için top bizim kalemize girildiğinde kendimizi tecavüz edilmiş gibi hissetmemiz bu yüzden. Kale ile namus özdeşleşmiş durumda görünüyor. 
Bütün bunların gösterdiği futbolun altında derin anlamlar olduğu ve toplumsal olarak insanların daha kolay yönetilmesini sağladığı yönündeki düşüncemi belirtmeden geçemeyeceğim. 
Futbol takımı tuttuğumuzda doğal olarak daha farklı sonuçlarda hayatımıza farkında olmadan aktarılıyor. Takım tutuyorsanız, arkadaş tutuyorsunuz, eleman tutuyorsunuz, kebapçı tutuyorsunuz, parti tutuyorsunuz, lider tutuyorsunuz. Çünkü farkında olmadan bir içerikteki durumu benzer bütün içeriklere taşıyoruz. 
Bu konuda benim önerebileceğim bir tek bir şey var o da takım tutmaktan vazgeçmeniz ve istediğiniz anda istediğiniz takımı tutar veya bırakır hale gelmeniz maç seyrederken. Eğer takımınızın aldığı sonuçtan dolayı 1 dakika bile üzülüyorsanız vücuduna inanılmaz şekilde zarar verdiğinizi unutmayın.

                                                           CENGİZ EREN

 
Bugün 27 ziyaretçi (39 klik) kişi burdaydı!
www.filebekcisi.com Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol